Parfümlerin, kokuların gücü sınırları aşar




Her kadın kendi parfümünü seçmeli. Çünkü parfüm, bir nevi karakterin yansımasıdır. 

Sizi vezir de edebilir, rezil de...


M.Ö. 4 bin tarihine kadar uzanan koku yolculuğu, bitkilerin yakılarak tütsü gibi kullanılmasıyla başladı. Latince kökenli 'parfüm' kelimesi, 'dumandan çıkan' anlamına geliyor. 

Eski medeniyetler kokuları dini ritüellerde kullanırken, 11'inci yüzyılın başlarında İbn-i Sina, gül suyunu ve eterik yağını damıtarak koku verici maddeyi gülden ayrıştırdı ve böylece estetik gayelerle ilk parfümü üretti. Diğer çiçekler üzerinde de aynı işlemi gerçekleştiren İbn-i Sina, tütsüden daha hafif bir koku elde etmeyi başardı. 

Parfüm, en modern halini Macarlar sayesinde aldı. 1370’te ilk alkol temelli parfüm olan Macar Suyu, Macar kraliçesi Elizabeth’e sunulmak üzere yapıldı. Sonrasında Araplar'ın çalışmaları, Avrupa damgasını vurdu. 

16'ncı yüzyıla kadar parfüm yapımı konusunda İtalya başı çekerken, 17'nci yüzyıldan itibaren Fransa parfüm dünyasının başkenti haline geldi. 

Mısırlılar, İbn-i Sina, Macarlar, Araplar ve daha birçok ülke ve kişinin çabaları sonunda Fransa'ya yaradı yani. 




Eskilere dönelim mi?


Antik dönem Mısır, bugüne kalan pek çok belge ve görsel malzemeden hareketle parfümün beşiği olarak kabul edilir. Zira Mısır’da tanrılara sunulan tütsüler çok önemliydi.

Mısırlı rahiplerin dini törenlerde kullandıkları tütsüler tanrılara armağan olduğu kadar arındırıcı, saflaştırıcı etkisinden dolayı da sıkça kullanılırdı. Tütsülerin aynı zamanda hastalık taşıyan kötü ruhları uzaklaştırdığına da inanılırdı. Bu tütsüler rahipler tarafından özel formüllerle tapınaklarda üretilir, çok çeşitli reçineler, sakızlar, günlük, güzel kokulu baharatlar kullanılır, çoğu zaman da bunlardan karışımlar hazırlanırdı. Eski Mısırlıların icadı olan bir tütsü de “Kyphi” idi. Yunanlı tarihçi Plutarkhos (M.S. 50-125) tarafından kayıt edilen bu tütsü bugüne kadar kalan nadir formüllerdendir. Kyphi 16 çeşit baharattan hazırlanırdı. İçinde yer alan bitki ve reçinelerden bazıları; günlük, mür, kına, tarçın, ardıç, Hint sümbülü, safran, bal, üzüm idi. Bunların belli miktardaki karışımları uzun süre şarapta bekletilip macun haline getirilir, sonra kurutularak tütsü çubukları hazırlanırdı. Rahipler tanrıları her sabah reçine, öğlen mür, akşam ise Kyphi ile tütsülerlerdi.

Mısırlılar dini törenlerinde, ölülerin mumyalanmasında ve özel yaşamlarında kokulu yağları kullanmışlardır.

Kokulu yağların kullanımı Mısır’da çok önemli idi. Mısır kral mezarlarında M.Ö. 5000 yıllarından daha gerilere giden tarihlerde kokulu yağ izlerine rastlanmıştır. Mısır mezarlarının arkeolojik araştırmalarında M.Ö. 3000 yılından kalma kokulu merhemler, Tutankamon’un mezarında da M.Ö. 1400’lü yıllara ait lavanta ve akgünlük içeren kaplar bulunmuştur. Mısırlıların dini törenlerinde, ölülerin mumyalanmasında ve özel yaşamlarında kokulu yağlar kullandıkları tespit edilmiştir. Rahipler her gün tanrıların heykellerini kokulu yağlarla ovarlardı. Firavunlar, özel bir merasimle rahipler tarafından kokulu yağlarla ovulduktan sonra taç giyerlerdi. Her ne kadar elimizdeki belgeler parfümün ayinlerde kullanımıyla ilgili olsa da kişisel kullanım da muhtemelen yaygındı. Kokulu yağlarla yağlanmak “tanrılar gibi olmak, onlara yakın olmak” duygusunun yanı sıra Mısır’ın kuru ve sıcak ikliminde koruyucu görevi de görürdü. Mısırlı kadınlar, özellikle dansçılar, başlarına kokulu yağlardan hazırlanmış özel başlıklar takarlardı. Bunlar da havanın ısısı ile gün boyu eriyerek güzel koku yayardı. 


Parfüm ve yağlar bu rahipler tarafından büyük bir gizlilikle tapınaklarda üretilirdi. Edfu Tapınağı’nda bulunan bir bölümün duvarlarına sayısız parfüm reçeteleri kaydedilmiştir.




Edfu Tapınağı’nın duvarlarında çok sayıda parfüm reçetesi yer alır.



Firavunun ve soyluların kullandıkları “mükemmel karışımlar” halk için ulaşılamazdı. Halk güzel kokulu ama basit formüllü yağlarla yetinirdi. Mısırlılar için banyo yapmak, yıkanmak çok önemliydi. Mısırlı hekimler tarafından organize edilir ve günde iki defaya kadar çıkardı. Sıcak iklimlerin baş derdi olan bitleri ve diğer parazitleri uzak tutmak için erkekler saçlar da dahil olmak üzere tüm vücutlarını tıraş ederler, kadın ve çocuklar da dahil herkes tenlerini kokulu yağlarla ovarlardı.

Mısır kraliçelerinden Nefertiti ve Kleopatra güzellikleriyle olduğu kadar güzel kokuları kullanmalarıyla da ünlüdürler. Her ikisi de güzelliklerinin ve cazibelerinin devamı için büyük çaba göstermişler ve kendilerinin ürettikleri güzellik formülleriyle etkilerini uzun süre korumuşlardı. Nefertiti, Mısır Firavunu IV. Amenhotep’in (sonradan Akhenaton) eşi, Firavun Tutankhamun’un kayınvalidesiydi. Adı “güzellik geliyor” anlamındaydı. Nefertiti Mısır’da yaşadığı dönemin en güçlü kadınlarından biriydi. Çünkü Nefertiti kocası Akhenathon’la, yani firavunla aynı düzeyde bulunurdu. Nefertiti’nin efsanevi güzelliğini ve etkisini kendi hazırladığı güzellik reçeteleriyle sağladığı yazılır. Tabii ki bu konuda kendisini yönlendiren soylu ve bilgili rahipler vardı. Güzel kokulu çiçekler ve misk tercih ettiği kokulardı. En çok sevdiği çiçek yasemindi. Yasemin çiçeklerinin suyuyla banyo yapar, vücudu sandal, amber ve nadir çiçek özlerinden oluşan yağlarla ovulurdu. Ancak, kokular ve parfüm konusunda tarihçilerin ortak görüşü; gerçekte ilk kozmetik ve parfüm ustasının Kleopatra’dan 1000 yıl kadar önce yaşayan Firavun IV. Amenhotep’in karısı Nefertiti olduğudur.

Popüler sahada efsanevi güzelliğin öncülüğünü Kleopatra yapar. Yunan asıllı Ptolemaios Auletes’in kızı Mısır Kraliçesi Kleopatra (M.Ö. 69-30) güzelliği, çekiciliği ve güzellik reçeteleriyle ünlüdür. Kleopatra zamanının büyük kısmını güzelliği için kullandığı reçeteleri hazırlamakla geçirir. Süt banyoları, hazırladığı güzel kokulu yağlar ve sular çok ünlüdür. Güzel kokuya çok düşkün olan Kleopatra maiyeti ile tören alanına girdiğinde etrafa yayılan güzel koku insanları hayran bırakırmış. Kleopatra’nın kendine has ve özel çiçeklerden elde edilen “Metapion” parfümü ile Jules Sezar ve Marcus Antonius’u baştan çıkardığı söylenir. Kleopatra’nın parfüm yapma ve kullanmadaki ustalığı çok ünlüdür. Antonius’un ölümünden 100 yıl kadar sonra bir Yunanlı tarihçi olan Plutarkhos, Kleopatra’nın koku kullanmadaki ustalığını övmüştür. O devrin ünlü hekimleri Dionysius Phakas ile Kriton’un Kleopatra’nın saray hekimi oldukları bazı kaynaklarda ileri sürülmektedir. Romalı ünlü hekim Galenos’a göre Kriton, Kleopatra’nın kozmetiğe ait yazdığı eserlerinden faydalanarak dört kitaptan oluşan bir eser hazırlamıştır. Bu eser daha sonra İslam hekimleri tarafında Arapça’ya çevrilmiştir. Bu sebeple Kriton İslam kaynaklarında “El-Müzeyyin” yani süsleyen, kozmetikçi olarak isimlendirilir. Bu eser 1500 yıl kadar sonra Fransızca ve İngilizce’ye çevrilmiştir3. Kleopatra’nın güzelliğini ve ününü bize ulaştıran en önemli eser muhakkak Shakespear’in dizeleridir. Shakespear’in, Kleopatra için unutulmaz dizelerini bu çevirinin etkisiyle yazdığı iddia edilir. Kleopatra spekülasyona ve tartışmaya açık olan parfüm dünyasındaki bu büyük ününde, Shakespear’in etkisinin büyüklüğü biliniyor .

Kraliçelerin güzel koku merakı bütün Mısır’a da hakim olmuştu. Mısır’da hazırlanan parfümlerde, güzel kokulu çiçekler, reçineler, kökler gibi pek çok üründen faydalanılırdı. Özellikle yetiştirilen kokulu çiçekler uygun yağlar içinde bekletilerek parfümler elde edilirdi.

Mısır’da parfümcülüğün ham maddeleri tespit edilmiştir.




Yapılan bir araştırmaya göre; bitkisel yağlar; Hint yağı, keten yağı, marul yağı, meşe yağı, susam yağı, zeytin yağı idi. Üreticiler bu sıvı yağları güzel kokulu ve uçucu olan çiçeklerin kokusunu çekmek için kullanmışlardı. Hayvansal yağlar; sığır içyağı, güvercin de dahil olmak üzere kümes hayvanlarının yağları ve bazı balıkların yağları da imalatta kullanılırdı. Bu yağlar özel usullerle genellikle de et parçalarının arka arkaya birkaç kez suda ve şarapta pişirilmesiyle elde edilirdi. Parfüm üretiminde kullanılan bir ayrı grup da reçine ve balsamlardı. Bunlar parfümlerin vazgeçilemez maddeleriydi. İmalatta vazgeçilemeyen maddeler; gül, zambak gibi çiçekler ile tohumlar, kökler ve yapraklardı. Son olarak da renklendirici maddeler kullanılırdı.

Mısırlıların hazırladığı bu parfümlerdeki kıymetli olan kokulu maddeler Afrika’nın içlerinden, Kızıldeniz’e kıyısı olan topraklardan getirilirdi. Ticareti ise Asurlular, Babilliler, Giritliler ve Perslerle yapılırdı. M.Ö. 1. yüzyıla gelindiğinde Mısır parfümeri alanında hâlâ önemli bir merkezdir.

Benzer dönemde Dicle ve Fırat nehirlerinin suladığı topraklarda, Mezopotamya’da büyük medeniyetler güzel koku üretimi ve ticaretiyle önem kazanmaya başlar. Sümerler, Babilliler, Asurlular tarafından kullanılan yöntemler ve ürünler ticaret yoluyla diğer ülkelere de ulaştırılır, kokuların gücü sınırları aşar.

Prof. Dr. Ayten Altıntaş



Kaynak :



https://platformessencia.com/guzel-kokunun-tarihcesi-2/

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Taş Boyama Nedir? Taş Boyama Nasıl Yapılır?

İlk Kadın Emniyet Müdürü: Şerife Feriha Sanerk

Mandala nedir?